Allah’a dost olan, Allah’a bütün kalbiyle bağlı olan ve yüzleri Allah’a dönük olan tüm insanlar dünyanın aydınlık yüzüdür. Hangi inançtan, hangi dinden ve etnik kökenden olursa olsun Allah dostları dünyayı ayakta tutan güçtür. Eğer Allah’tan korkan, Allah’a boyun eğen ve O’nu her şeyden çok seven insanlar olmazsa dünya karanlığa boğulur. Yeryüzünden sevgi, dostluk, şefkat, merhamet kalkar. Dinsizliğin mutsuzluğu, karamsarlığı, zulme kapı açan yönleri dünyayı yerle bir eder.
İşte bu amaçla, Allah’ı seven ve dünyanın kötülüklere boğulmasını istemeyen insanlar tarafından, 28 Nisan 2018 tarihinde İstanbul Fairmont Quasar Otel’de, 3. Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni konferansı kalabalık bir katılım eşliğinde gerçekleştirildi. Amerika’dan, İtalya’dan, Avusturya’dan, Almanya’dan gelen bilim insanları ve teologlar tarihi bir toplantı gerçekleştirdiler. Teknik Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Milli Değerler Vakfı tarafından düzenlenen muhteşem konferans, kainatın ve canlılığın yoktan yaratıldığı gerçeğini bilimsel delillerle tüm dünyaya ilan etmiş ve Darwinist diktatörlüğe geçiş verilmeyeceğini bir kez daha göstermiştir. 8 değerli konuşmacının kainatı ve canlılığı Allah’ın yarattığına dair gerçekleri mükemmel detaylarla anlattığı konferansta, kokteyl, iki kahve ve bir yemek molası verilmiş; oturumlar arasında İstanbul Dance Factory’nin muhteşem dans gösterisi ve Perküsyon ustası Onur Seçki’nin olağanüstü performansı izleyicileri büyülemiştir. 3. Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni konferansı, sadece içerdiği konular ve mükemmel organizasyonla değil, aynı zamanda konferansa katılan seçkin, modern ve bir o kadar da gösterişli konuklarla dikkat çekmiştir. Bilim, siyaset, sanat çevrelerinden konferansa izleyici olarak katılan konuklar, organizasyonun mükemmelliğini her fırsatta dile getirmişlerdir. Konferans salonu yaklaşık 500 konuğu ağırlamıştır.
Konferans sırasında değerli bilim insanları pek çok önemli konuyu dile getirmişlerdir: Dr. Bijan Nemati evrendeki ayrıcalıklı yerimizi tarif ederken; Profesör Ken Keathley, Yaratılışın İncil’de geçen yedi gününü anlatarak genç dünya yaratılışçılığı anlayışının yanlışlığını vurgulamıştır. Dr. Fazale Rana, insan genomunun özel olarak şifrelendiğini detaylarıyla anlatırken; Sn. Anna Manja Larcher, sevgi ve şefkatin evrimle açıklanamayacağını göstermiştir. Profesör David Snoke, Yaratılışa yaratılış diyemeyip “akıllı tasarım” yakıştırması yapanların izahlarındaki çelişkileri ortaya koymuş; Sosyolog Fabrizio Fratus, evrimin bilim değil, sadece bir ideoloji olduğunu göstermiştir. Dr. Oktar Babuna, Kuran’ın evrime değil yaratılışa işaret ettiğini açıklarken; Profesör Hans Koechler, monoteizmi ve bir arada var oluşun anlamını analiz etmiştir.
Böylesine seçkin ve büyük uluslararası bir organizasyonun gerçekleştirilmesinin elbette önemli bir sebebi var:
Dünya, tarihin hiç bir döneminde olmadığı kadar kana boğulmuş durumda. İnsanlar korku ve endişe içinde yaşıyorlar. Dünyada savaşın değmediği bir avuç ülke kaldı ama o ülkeler de terör belasıyla mücadele ediyor. Dünyanın üzerinden mutluluk, sevinç, neşe, huzur adeta kalkmış durumda. İnsanlar gergin, endişe içinde ve huzursuz yaşıyorlar.
Ama ne yapacaklarını, bu gidişatı nasıl durduracaklarını bilemiyorlar. Savaşları başlatan, kötülüğü bir şekilde organize edip yayan gücün karşısında kendilerini aciz hissediyorlar. Kendilerine bir yardım eli uzanmasını bekliyorlar.
İşte burada, Allah dostları devreye girmek ve sorumluluklarını yerine getirmek zorundalar. İnançsızlığın meydana getirdiği karanlık bulutu, dünyanın üzerinden dağıtmak; aydınlık, ışıl ışıl, sıcak ve huzur dolu günlere kavuşabilmek için kuvvetli bir rüzgar olmak zorundalar.
- Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni konferansında, işte tam da bu nedenle, bu kalbi taşıyan insanlar bir araya geldiler. Dünya çapında oynanan ve materyalist diktatörlük tarafından oynanan sinsi oyun bozuldu. Şiddet, ayrılık ve kavga isteyenlere önemli bir cevap verildi; belaların kaynağının Darwinizm olduğu gösterildi.
Bu konferansın başarısı bununla sınırlı değildir.
- Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni konferansı, Mormonu, Müslümanı, Katoliği, Evanjeliği ve Presbiteryanı bir araya getirmiş bir konferanstır; farklı milletler, farklı dinler aynı ortamda ağırlanmıştır. Ortak bir dil kullanılmış; tüm alemleri yoktan yaratanın Yüce Allah olduğu ilan edilmiştir. İttifakın, dostluğun, dayanışmanın güzelliği gösterilmiştir.
Şu bir gerçektir ki, kötülerin düzeni ne kadar büyük olursa olsun, iyilerin, doğruların, haklıların ittifakı mutlaka galip gelecektir. Nefret ile değil, samimiyet ve sevgi ile yaşamak mümkündür ve bu gerçek, söz konusu konferanslar vesilesiyle bütün dünyaya gösterilmelidir. Sevgi dünyadaki en muhteşem değerdir ve sevginin, araya hiçbir art niyet dahil etmeden, çıkar peşinde koşmadan, tuzak kurmadan dürüst ve samimi şekilde yaşanabileceği gösterilmelidir. Söz konusu konferans, bu sevgi ve dayanışma ruhunun tezahür ettiği nadir toplantılardan biridir.
3 yıldır geleneksel olarak düzenlenen Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni konferansı, dünyaya sevgi ve birlik getirmek için gerçekleşen muhteşem bir etkinlik olmuştur. Bu güzel çaba, her yıl artarak devam edecektir. Sürekli nefret, öfke, ölüm ve korku ile çalkalanan dünyanın artık sevgiyi, ittifakı, güzel bir geleceği duymaya ihtiyacı vardır. Her şeyin tesadüfen meydana geldiğine inandırılan toplumların, artık bu aldanıştan kurtulmaları gerekmektedir. Tesadüf inancının boşluğu içinde ümitsizliğe düşen insanlar, artık Allah’a dayanıp güvenmenin güzelliğini yaşayacaklardır. Bu gerçeği bilimsel ve dinin modernliği ve sevecenliği içinde göstermek, dünyada yeni ve güzel çığırların açılmasına vesile olacaktır.
Adnan Oktar’ın Pravda (Rusya) ve News Rescue’da (Amerika) yayınlanan makalesi:
Reference lists
- http://www.pravdareport.com/science/earth/14-05-2018/140947-creation-0/
- https://newsrescue.com/science-has-once-again-declared-we-were-created/