Darwinizm, yeryüzündeki tüm canlılığın cansız maddelerin bir araya gelmesinden tesadüfler sonucu ortaya çıktığını ve türlerin birbirine tesadüfi değişimler sonucunda dönüştüğünü iddia eden sapkın bir ideolojidir. Darwinizm’e göre yeryüzündeki muhteşem canlılığın oluşmasında hiçbir bilinçli ve şuurlu müdahale yoktur. Darwinizm’e göre, kuşlar, balıklar, ördekler, aslanlar, balinalar, uçsuz bucaksız ormanlar, tavşanlar, böcekler, arılar ve keşifler yapan, uzay araçları inşa eden, laboratuvarlarda kendi hücresini inceleyen, matematik profesörü olan, medeniyetler kuran insan, yalnızca tesadüflerin ürünüdür. Darwinizm’in sahte ilahı tesadüflerdir.
Evrim aslında Sümer ve Mısır döneminden kalma sapkın bir inançtır. Putperest Sümerlerin Allah’ı inkar eden ve canlıların başıboş bir evrim süreciyle oluştuğunu ifade eden yazıtları sapkın Darwinizm dininin temelini oluşturur. Mısır dinler tarihi incelendiğinde “Yılan, kurbağa, solucan ve farelerin, su baskınlarıyla taşan Nil ırmağının çamurlarından oluştuklarına” inanıldığı anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda Charles Darwin’in amatör bir gemi yolculuğu sonucunda geliştirdiği iddia edilen evrim teorisi, aslında materyalist ideolojinin bir gereği olarak Yaratıcı’nın varlığını inkar edebilmek için tekrar kitlelere dayatılmaya çalışılan bir pagan dinidir.
Bu sahte din şu imkansız iddiayla ortaya çıkar: “Çamurlu su içinde tesadüfen oluşan bir bakteri hücresi hayali küçük ve tesadüfi değişimlerle balıklara, sürüngenlere, kuşlara, memelilere ve nihayet insana doğru aşama aşama ilkelden gelişmişe ulaşmıştır.” Bu sahte dinin sahte iddiasını, başta paleontoloji olmak üzere şu anda tüm bilim dalları yalanlamaktadır. Darwinizm’in çöktüğü ilk nokta ise, “ilkelden gelişmişe” iddiasını haklı çıkaracak bir “hayali ilkel canlı formunun” yeryüzünde olmayışıdır.
Darwinistlerin Yaşamın Başlangıcı Sorunu
Sapkın Darwinist inanca göre, tüm canlılığın başlangıcı, çamurlu bir su birikintisinden tesadüfler sonucu kendi kendine oluşan “hayali bir ilk hücredir”. Ancak bu iddia, Darwin’in hücreyi içi su dolu baloncuk zannettiği bir dönemden kalma köhne bir iddiadır. 20. yüzyıl bilim ve teknolojisinin hücrenin kompleksliğini ortaya çıkarması ve hücrenin bilim adamlarının deyişiyle bir “galaksi”den kompleks bir yapıya sahip olması karşısında günümüz Darwinistleri tamamen suskundurlar. Değil hücrenin, hücre içindeki tek bir tane proteinin bile tesadüfen oluşması İMKANSIZDIR. Yapılan hesaplamalar, işlevsel bir proteinin tesadüfen oluşma ihtimalinin 10950’de 1 (10 üzeri 950), yani sıfır ihtimal olduğunu ortaya koymuştur. Darwinistlerin muhteşem kompleksliğe sahip hücrenin açıklamasını yapabilmek için proteinin yapı taşları olan amino asitlerin, ardından ilk proteinin, ardından ona bağlanacak diğer proteinlerin, ribozom, mitokondri, koful, hücre zarı gibi kompleks hücre organellerinin ve içinde 100 milyon sayfalık bilgi olan muhteşem dev molekül DNA’nın ayrı ayrı tesadüfen oluşumlarını sahte evrim ile açıklayabilmeleri gerekmektedir. Ancak Darwinizm daha tek bir proteinin tesadüfi oluşumu aşamasında hezimete uğramıştır.
Hayatın başlangıcı ile ilgili yapılan Darwinist deneyler de şimdiye kadar hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Birkaç amino asit elde edildiği için halen büyük bir başarıymış gibi gündemde tutulmaya çalışılan Miller deneyi, gerçekte ilk atmosferde olmayan gazların ve özel koruyucu tuzakların kullanıldığı gerçek dışı bir deneydir. Nitekim deneyde kullanılan şartların gerçeğe uygun olmadığını ileriki senelerde Stanley Miller da kabul etmiş ve sonraki yıllarda ilk atmosfer şartları kullanılarak tekrarlanan aynı deney, tümüyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Darwinizm daha iddiasının başından çökmüş bir teoridir. Darwinistlerin hayatın kökeni sorunu, Darwinizm’in çöküşünü ilan eden en önemli delillerden biridir.
Evrimin Hayali Mekanizmalarının Hiçbir Evrimleştirici Gücü Yoktur
Canlılığın yeryüzünde tesadüfen ortaya çıkmasının imkansız oluşu gibi, canlı türlerinin birbirlerine dönüşmesi de imkansızdır. Çünkü doğada böyle bir güç yoktur. Doğa dediğimiz kavram, taşı, toprağı, havayı, suyu oluşturan bilinçsiz atomların bir toplamıdır. Bu cansız madde yığını, yalnızca tesadüfleri kullanarak, omurgasız bir canlıyı balığa çevirecek, sonra onu karaya çıkarıp sürüngen yapacak, sonra kuş yapıp uçuracak ve en son olarak da akıl ve bilinç sahibi bir insana dönüştürecek bir güce kuşkusuz ki sahip değildir.
Fakat Darwinistlerin iddia ettikleri şey budur.
Darwinistler canlıları tesadüfen evrimleştiren iki hayali gücün varlığına inanırlar. Bunlar doğal seleksiyon ve mutasyonlardır. Fakat Darwinistlerin putlaştırdıkları bu iki sahte gücün hiçbir şekilde evrimleştirici bir etkisi yoktur.
Doğal seleksiyon doğal seçme demektir. Güçlü ve içinde bulunduğu doğal şartlara uygun olan canlıların hayatta kalacağı düşüncesine dayanır. Örneğin aslanlar tarafından tehdit edilen bir zebra sürüsünde, daha hızlı koşabilen zebralar hayatta kalacaktır. Ama hızlı koşan zebraların hayatta kalması, zebraları evrimleştirmez yani onları zebradan başka bir türe örneğin fillere dönüştürmez. Nitekim doğal seleksiyonun canlıları evrimleştirdiğine dair tek bir gözlemlenmiş delil yoktur.
Mutasyonlar, ise hücre çekirdeğindeki DNA molekülünde, radyasyon veya kimyasal etkiler sonucunda meydana gelen kopmalar ve yer değiştirmelerdir. Mutasyonlar % 99 zararlı, % 1 oranında da etkisizdirler. Mutasyonların sebep olacağı değişiklikler ancak Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil’deki insanların uğradıkları türden değişiklikler olabilir: Yani ölüler, sakatlar ve kanserli hastalar… Bugüne kadar canlıya yeni bir genetik bilgi ekleyen ve canlıyı geliştiren TEK BİR TANE BİLE FAYDALI MUTASYON gözlemlenmemiştir.
Ancak Darwinistler, yeryüzündeki tüm canlılığın oluşumunu bu sahte mekanizmaya bağlarlar. Onlara göre, tek bir bakteri hücresinden şu anda gökdelenler inşa eden insana doğru geliştirdikleri soy ağacı, iddia ettikleri bu iki mekanizmanın tesadüfi etkilerine bağlıdır. Bu iddia bilimsel olarak moleküler düzeyde imkansızdır. Fakat bir an ihtimal dışı bir varsayımda bulunup bunun gerçekleştiğini varsaysak bile, bu hayali geçişin izlerinin yani delillerinin bulunması gerekir. Yani Darwinistlerin iddialarını kanıtlayabilmeleri için ara fosil göstermeleri gerekmektedir. Fakat TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL YOKTUR.
Fosil Kayıtları Darwinizm’i Ortadan Kaldırmıştır
Darwinistlerin iddia ettiği gibi bir geçiş söz konusu olsaydı, bunun kanıtlarının yeryüzü katmanlarında bulunabilmesi gerekirdi. Örneğin bir sürüngenin, Darwinistlerin iddia ettiği şekilde mükemmel bir kuşa dönüşebilmesi için milyonlarca ara formun var olmuş olması gerekirdi. Pulları tüylere dönüşen, yarı kanatlı yarı kollu, kanadı kafasından, kulağı çenesinden çıkmış, 3 bacaklı garip varlıkların var olmuş olmaları gerekirdi. Ve bunların kuşkusuz milyonlarca fosilinin olması gerekirdi.
AMA BUNLARDAN BİR TANE BİLE YOKTUR.
Yezyüzü katmanları uzun bir zamandır kazılmaktadır. Ve neredeyse bu katmanların tamamı incelenmiş, tam 100 milyondan fazla fosil çıkarılmıştır. Ancak bu 100 milyon fosil Darwinistler tarafından itina ile SAKLANMIŞTIR. Bunun nedeni 100 milyon fosilin TAMAMININ YARATILIŞI İSPAT ETMESİDİR.
Bu fosiller mükemmel canlılara aittir. Bir kısmı geçmişte yaşamış soyu tükenmiş, tam, mükemmel, kusursuz canlılara aitken, büyük bir kısmı da günümüzde yaşayan canlıların milyonlarca yıl önceki halidir. Yüz milyonlarca yıl boyunca kurbağaların kurbağa, kaplanların kaplan, kuşların kuş, timsahların timsah, atların at olarak kaldığını gösteren bu deliller canlıların DEĞİŞMEDİĞİNİN açık ve kesin kanıtıdır. Ve bu fosillerin arasında TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL YOKTUR.
Darwin 1859 yılında Türlerin Kökeni kitabını yayınladığında, ara fosil yokluğu karşısında hayretini dile getirmiş ve ara fosillerin gelecekte de bulunamaması durumunda teorisinin yıkılmış olacağını belirtmiştir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, NEDEN SAYISIZ ARA GEÇİŞ FORMUNA RASTLAMIYORUZ? Neden bütün doğa bir KARMAŞA HALİNDE DEĞİL DE, TAM OLARAK TANIMLANMIŞ VE YERLİ YERİNDE? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ?.. Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)
Şu anda Darwin’in kehaneti gerçekleşmiştir. Tek bir tane bile ara fosil olmayışı, Darwinizm’i temelinden yıkmıştır. Darwinist ideolojinin kökünü kazıyan bu gerçeği örtbas edebilmek için Darwinistler genellikle iki yöntemi kullanırlar: demagoji ve sahtekarlık.
Darwinistlerin Propaganda Yöntemleri ve Darwinist Sahtekarlıklar
Hücrenin kompleksliği Darwinistlerin yaşamın başlangıcı iddialarını ortadan kaldırmıştır. DNA, göz gibi indirgenemez komplekslikteki mükemmel yapıların Darwinist hiçbir iddia ile açıklanamayacağı ortaya çıkmıştır. Mutasyonların ve doğal seleksiyonun evrimleştirici gücü olmadığı bilimsel olarak ispat edilmiştir. Ve sözde evrimin tek ispatı olması gereken ara fosillerden tek bir tane bile yoktur. 19. yüzyılın bilimsel açıdan cahil ortamında geliştirilmiş olan bu ideoloji, bilimsel bulgular karşısında yenilgiye uğramıştır.
Darwinistler artık insanlara “hücrenin içi su dolu baloncuk olduğu”, canlıların birbirlerine dönüşmeleri için “biraz benzemelerinin yeterli olduğu” ve ara fosillerin “mutlaka ileride bulunacağı” yalanlarını söyleyememektedirler. İşte bu nedenle yalnızca demagoji ve sahtekarlık yöntemleriyle taraftar toplamaya çalışırlar. (Detaylı bilgi için bkz. www.darwiniyikankafataslari.com)
Darwinistler insan kafatasına orangutan çene kemiği monte ederek bunu 40 yıl boyunca British Museum’da Piltdowm adamı olarak sergilemişlerdir. Bir yaban domuzunun azı dişini alarak bunu insanın atası ilan etmiş, bu dişe Nebraska adamı adını vermiş, Nebraska adamını ailesiyle birlikte resmetmiş ve bunu, sahtekarlık ortaya çıkana kadar bütün ders kitaplarında ara fosil olarak anlatmışlardır. Dinozor fosillerinin üzerine tüy yapıştırmış, bu sahtekarlığı müzede sergilemişlerdir. Günümüzde hala yaşadığı anlaşılan bir dip balığı olan Coelacanth’ı yıllarca ara form olarak göstermişlerdir. Ağaç kütüklerine kelebek yapıştırarak sanayi devrimi kelebeklerinin evrimleştiğini iddia etmiş, sahte embriyo çizimleriyle insanın evrimleştiği yalanını savunmuşlardır. Henüz tek hücreli canlıların yaşadığı dönemde, olağanüstü komplekslikteki canlıların yaşadığını gösteren 530 milyon yıl öncesine ait Kambriyen fosillerini, evrimi temelinden çürüttüğü için tam 70 yıl boyunca saklamışlardır. (Detaylı bilgi için bkz. Darwin’in Anlayamadığı Kambriyen) Farklı dönemlerde yaşamış farklı tırnak sayılarına sahip canlıları kendi kafalarınca bir sıralamaya sokmuş ve sahte atın evrimi senaryosunu uydurmuşlardır. İnsanın hayali evrimine çeşitli kafataslarını delil olarak göstermeye çalışmış, fakat bunların tamamının sahte olduğu ortaya çıkmıştır.
Darwinistler sahtekarlık yaparlar, çünkü ellerinde gerçek bilimsel delil yoktur. Sahte fosillerin çizim resimlerini koyar ve onlara uygun bir yaşam tarihi uygularlar. “Mağarada yaşayan atalarımız zamanla iki ayakları üzerinde dik yürümeye başladı” aldatmacasıyla atalarımızın gerçekten mağarada yaşayan ilkel varlıklar olduğunu ve 4 ayaklı şempanzelerden türediği telkinini vermeye çalışırlar. (Taş devri hikayesinin bir aldatmaca olduğu ve bizden binlerce yıl önce yaşamış olan atalarımızın üstün bir medeniyete sahip oldukları çeşitli bulgularla ispat edilmiştir. Detaylı bilgi için bkz. www.kabatasdevri.com) “Dinozorlar sinekleri kovalaya kovalaya uçmaya başlayıp kuş oldular” aldatmacasıyla böyle sahte bir geçişin varlığının telkinini vermeye çalışırlar. İşte bu demagojidir. Bilimsel olarak gerçekleşmediği kanıtlanmış olan bir senaryo, hikayeler, aldatmacalar ve sahte fosillerle ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Ve insanlar bu yalanla aldatılmaya çalışılmaktadır. Saniyede 500 kere kanat çırpan mükemmel yaratılıştaki sineğin varlığını açıklayamazken bir dinozorun sinek yakalamaya çalışırken kanatlandığını iddia edecek kadar ileri giderler. Ders kitapları, üniversite tezleri hep evrim adına bu aldatmacalarla doludur. 100 milyon fosil, işte bu demagojinin başarılı olabilmesi için saklanmıştır. Yalnızca uydurma ara fosiller ön plana çıkarılmış, insanlar bunlarla kandırılmışlardır. Şu anda, 100 milyon fosilin ortaya çıkarılması ve bir tane bile ara fosil olmadığının açıklanmasıyla insanlar bu aldatmacadan kurtulmuşlardır. Tarihin en büyük kitle aldatmacası, 21. yüzyılın gelişiyle yenilgiye uğramıştır.
Darwinizm Dini ve Darwinist Diktatörlük
Darwinizm’in bilimsel hiçbir delile sahip olmamasına rağmen sahtekarlıklar yoluyla ayakta tutulmasının tek sebebi vardır. Darwinizm, tüm dünyada resmi olarak korunmakta olan bir ideolojidir. 150 yıldır insanları aldatabilmek, okullara girebilmek, devlet politikası haline gelebilmek için özel kanunlarla korunmuştur ve halen korunmaktadır.
Şimdiye dek Darwinistlerin despot yöntemleri, gerçekleri gören insanları susturmak için kullanılmıştır. Dünyanın pek çok yerinde anti-Darwinist açıklamalarıyla dikkat çeken profesörler alelacele görevlerinden alınmışlardır. “Evrim aleyhine sakın görüş belirtme! Kariyerini mahvederiz!” anlamına gelen üstü kapalı sindirme yöntemiyle evrime inanmayan biyoloji öğretmenlerinin evrimi anlatmaları zorunlu kılınmıştır. Evrime karşı çıkan öğrenciler sınıfta bırakılma tehdidi ile karşı karşıya kalmışlardır. Evrime inanmayan profesörlerin evrimi savunmaları şart koşulmuştur. Bilim adamlarının evrim karşıtı buluşları hasıraltı edilmiştir. Hiçbir devlet kurumu ve kuruluşunda anti-Darwinist bir eyleme izin verilmemiştir. Bilimin evrimi reddettiği, despot yöntemlerle gizlenmeye çalışılmıştır.
Bilimsel konferanslar genellikle hep tek yönlüdür. Darwinist profesörlere teorilerini sorgulayan soruların sorulması bile yasaklanmıştır. “Tek bir tane ara fosil örneği var mı?” sorusunu soran kişinin önündeki mikrofon apar topar sökülüp kaldırılır. “Okullarda evrimin yanında Yaratılış da okutulsun” önerisini ortaya atan kişi alelacele susturulur. Bilimsel internet sitelerince yapılan evrim anketlerinin sonuçları her zaman çarpıtılır. Evrimin reddedildiğini gösteren gerçek anket sonuçlarını veren sitelerdeki yayınlar ise hızla ortadan kaldırılır. İşte Darwinizm aldatmacası, çok büyük bir sahtekarlık olmasına rağmen, bu karanlık Darwinist diktatörlüğün despot yöntemleriyle ayakta tutulmaya çalışılmaktadır.
Fakat bilimsel delillerin gün ışığına çıkarılması ve insanlara yıllarca aldatılmış olduklarının anlatılması, bu sinsi yöntemi deşifre etmiştir. İnsanlar artık Güneşi görmüşlerdir. Perdeleri kapatıp “dışarısı karanlık” demek artık onları ikna etmez. Ve şu anda herkes, “ben evrimi savunuyorum” diyenler bile, bu bilimsel deliller karşısında durumun farkındadır: DARWİNİZM ÖLDÜ!
Darwinistler Beyinlerindeki Mercimek Büyüklüğündeki Alanda Yaşadıklarının Farkında Değiller
Tüm bilimsel bulguların yanı sıra, Darwinistleri en büyük yenilgiye uğratan gerçek, 20. yüzyıl biliminin, insanın, beyninin içindeki dünyanın dışına çıkamıyor olduğunu ispat etmiş olmasıdır. Darwinistler, gözün kompleks yapısı karşısında yenilgiye uğramışlardır. Fakat Darwinistleri göz konusunda en büyük yenilgiye uğratan gerçek GÖRENİN ASLINDA GÖZ OLMADIĞIDIR.
Göze çarpan foton, gözden beyne giden ise elektrik sinyalidir. Elektrik sinyali gözden yola çıkarak beynin görme merkezi denilen mercimek büyüklüğündeki bir alana ulaşır. Ve mercimek büyüklüğündeki bu alanda bir görüntü oluşur. Burada oluşan görüntüyü de izleyen BİR GÖZ VARDIR. İŞTE ASIL MÜKEMMEL OLAN “O” GÖZDÜR. O göz, kendisine gelen elektriği görür. Hem de mükemmel bir derinlik algısıyla, capcanlı, hareketli, üç boyutlu, rengarenk ve kusursuz olarak. Oysa orası kapkaranlıktır. Elektrik sinyalinin ilerlediği yer de, beynin görme merkezi de, beynin içi de zifiri karanlıktır. Ama oradaki göz, en yüksek teknolojiyle üretilmiş hiçbir televizyonun göremediği bir netlik ve mükemmellikte, billur gibi canlı bir görüntü görür. Ve bu gördüğü görüntüleri yorumlayarak hisseder, üzülür, sevinir, sever, beğenir, analiz yapar, hatırlar, sonuç çıkarır. İşte Darwinistler bu gözün açıklamasını hiçbir zaman yapamazlar.
Yalnızca maddenin kesin varlığına inanan ve bunun dışındaki tüm açıklamaları reddeden materyalistler ve Darwinistler için bu gerçek oldukça sarsıcıdır. 20. yüzyıl bilimi onlara, dışarıda var olan dünyanın hiçbir zaman aslına ulaşamayacaklarını, yalnızca beyinlerindeki bu mercimek tanesi kadarlık yerde oluşan dünyayı izlemekte olduklarını ispat etmiştir. Gören, duyan, anlayan, düşünen, idrak eden, konuşan, gülen, yorum yapan, sevinen, özleyen maddesel bir varlık değil, maddesel her türlü sebepten uzak olan RUH’tur. Yalnızca metafizik bir varlığı olan ve yalnızca Rabbimiz’in buyruğu altında olan ruhun varlığı, mutlak madde anlayışına dayanan tüm açıklamaları yerle bir eder.
Darwinizm Bir Pagan Dinidir, Bu Sapkın Dini İslam İle Bağdaştırmaya Çalışmak Büyük Bir Yanılgıdır
Darwinizm, Allah’ın varlığı ve birliğini, insanların Rabbimiz’e karşı sorumlu olduklarını inkar eder. Materyalizmin ve din ahlakına uygun olmayan akımların dayanak noktasıdır. Bu nedenle bilimsel olarak çürütülmüş olmasına rağmen, ideolojik kaygılarla sürekli ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Evrenin ve insanın, kör tesadüflerin eseri olduğu yanılgısını savunan Darwinist-materyalist akımlar, sözde bir tür hayvan olan insanların arasındaki ilişkilerin de hayvani olması gerektiğini iddia ederler. Bu sapkın görüş, bencilliği, acımasızlığı, kavgayı, çatışmayı, adam öldürmeyi kendince makul görür. Merhamet, sevgi, şefkat, saygı gibi duyguları ise sözde evrim sürecini gerileten birer engel olarak kabul eder. Darwinist telkinlerle insan sevgisinden uzak, zalim, saldırgan, çıkarcı insanlar yetişir.
Son dönemlerde bilimsel deliller karşısında taraftar kaybeden Darwinistler yeni bir aldatma yöntemine sığınmışlardır. Bu da, Darwinizm’i Müslümanlaştırma çabasıdır. Bu aldatmacaya kanan bazı din alimleri ise, bilgisizce sahte evrim teorisini savunmaya kalkışmakta, hatta kendilerince Kuran’dan delil getirmeye çalışmaktadırlar. Bu, son derece tehlikeli bir iddiadır. Öncelikle Kuran’da sahte evrime delil teşkil eden bir işaret bulunmamaktadır. Eğer gerçekten Kuran’da bunun delilleri olsa ve gerçekten bilimsel deliller de bu iddiayı bir gerçek olarak desteklemiş olsa, kuşkusuz ki bunun ilk savunucuları samimi Müslümanlar olurdu.
Darwinizm’i kendilerince Müslümanlaştırmaya çalışanlara, meleklerin ve cinlerin nasıl yaratıldığı, Hz. Musa’nın yere fırlattığı asasının nasıl bir anda beslenen ve üreyen yılana dönüştüğü, Hz. İsa’nın çamur biçiminde yaptığı kuşun nasıl uçan, yumurtlayan gerçek bir kuşa dönüştüğü ve ahiretteki yoktan yaratılmasının nasıl olacağı sorulduğunda bunların hiçbirine cevap veremeyeceklerdir. Çünkü Allah yoktan yaratır. Yüce Allah, yeryüzündeki canlıları da, melekleri de, cinleri de, yılana dönüşen Hz. Musa’nın asasını da, Hz. İsa’nın çamurdan yaptığı kuşu da yoktan yaratmıştır ve ahirette de tüm insanları yeniden diriltecektir
Darwinizm’i kendilerince Müslümanlaştırmaya çalışmak gibi bir iddianın savunuculuğunu yapmak, Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edememekten kaynaklanır. Yüce Allah her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Dolayısıyla Allah’ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Darwinizm Yıkılmıştır, Son Çırpınışların Faydası Yoktur
Bilim evrimin geçersizliğini ortaya koymuştur. Bu gerçeği gösteren eserler, belgeseller, konferanslar, sergilerle halkımız tam anlamıyla bilinçlenmiş, gerçeği görmüştür. Halkımız lokantalarda, eczanelerde, alışveriş merkezlerinde fosilleri kendi gözleriyle görüp incelemiş, evrimin yaşanmadığına bizzat tanıklık etmiştir. Bundan sonra Darwinistler istedikleri hikayeleri anlatsınlar, istedikleri kadar aralıksız propaganda yapsınlar, istedikleri kadar baskı oluşturmaya çalışsınlar, evrimi ayakta tutmaları mümkün değildir. Evrim çökmüştür, Darwinizm ölmüştür. Devir, Darwinizm’in cenazesinin kaldırılması devridir. Evrimcilere tavsiyemiz, beyhude çabaları bir yana bırakıp, akılcı ve mantıklı davranıp, bilimsel verileri gözardı etmeyip, Darwinizmin yok olduğunu kabul etmeleridir.