Hz. İsa, diğer tüm peygamberler gibi insanları doğru yola çağırmakla görevlendirilmiş Allah’ın seçkin bir kuludur. Ancak Hz. İsa’yı diğer peygamberlerden ayıran bazı özellikler vardır. Bunlardan en önemlisi O’nun halen ölmemiş, Allah Katına yükseltilmiş ve yeryüzüne tekrar geri gönderilecek olmasıdır.
Hz. İsa’nın ahir zamanda yeryüzüne yeniden gönderileceği, İslamiyet’i seçerek Hz. Mehdi ile beraber İslam ahlakının tüm dünyaya hakimiyetine vesile olacağı, Kuran ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde de müjdelenmiştir. Bu müjde doğrultusunda, içinde yaşadığımız ahir zamanın en önemli konularından biri Hz. İsa’nın hangi özellikleriyle tanınacağıdır.
Hz. İsa bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış olan, Allah’ın dünyada ve ahirette seçkin kıldığı bir elçisidir. Hz. İsa’nın doğumu, hayatı ve Allah Katına alınması hep mucizevi şekillerde gerçekleşmiş, bu mübarek insanın hayatı Kuran’da ayrıntılı olarak haber verilmiştir. Allah Kuran’da birçok peygamberin kıssalarını bizlere bildirmektedir. Ancak Hz. İsa çeşitli yönleriyle diğer peygamberlerden farklı bir konuma sahiptir. Allah’ın üstün ilimlerle desteklediği bu değerli kulu daha beşikteyken konuşmuş, dünyada kaldığı süre içerisinde çevresindeki insanlara büyük mucizeler göstermiştir. Onun bu özel durumunun diğer bir delili de, Allah Katına alınışı ve tekrar dünyaya gönderileceğine dair Kuran’da önemli işaretlerin olmasıdır. (Nisa Suresi, 156-159; Al-i İmran Suresi, 55; Maide Suresi, 117; Zuhruf Suresi, 57-61; Al-i İmran Suresi, 45-48; Maide Suresi, 110; Al-i İmran Suresi, 59; Meryem Suresi, 33) Bu ayetlerin bir tanesinde Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur.” (Zuhruf Suresi, 61) buyurulmaktadır. Bu ayetin Hz. İsa’nın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne açık bir işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü Hz. İsa, Kuran’ın indirilişinden yaklaşık altı asır önce yaşamıştır. Dolayısıyla bu ilk hayatını “kıyamet saati için bir bilgi” yani bir kıyamet alameti olarak anlayamayız. (Bakınız, Mesih Müjdesi, Harun Yahya)
Ayette işaret edilen anlam, Hz. İsa’nın, ahir zamanda, yani kıyametten önceki son zaman diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve bunun da bir kıyamet alameti olacağıdır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Hz. İsanın gelişi Kuranın pek çok ayetinde bildirilmesinin yanı sıra Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde de müjdelenmiştir. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek… (Ebu Hureyre r.a. / Buhari, Büyu 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Müslim, İman 242 (155); Ebu Davud, Melahim 14 (4324); Tirmizi, Fiten 54 (2234)
Hz. İsa ile ilgili hadisler hakkında İslam alimleri de düşüncelerini açıklamışlardır. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
İmam Suyuti, El Havi Lil Fetava adlı kitabı ve El İ’lam bi Hukmi İsa adlı risalesinde, bu konuya geniş yer vermiş ve bu hadislerin mütevatir olduklarını bildirmiştir:
Hadis ilmine vakıf olanlara gizli kalmayacağı üzere, bu hususta zikrettiğimiz bütün hadisler mütevatir derecesine ulaşmıştır. Dolayısıyla Mehdi Muntazar (beklenen Mehdi) hakkındaki hadis-i şerifler mütevatir olduğu gibi, Deccal hakkındaki hadis-i şerifler de tevatür derecesine ulaşmış olup, Hz. İsa’nın inişiyle ilgili hadis-i şerifler de mütevatirdir. (El Havi, 2/277)
Şevkani de Hz. İsa’nın ineceğine dair hadisleri bir bir nakletmiş ve sonunda:
Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki, beklenen Hz. Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında hadisler ve Hz. İsa’nın inmesine dair hadisler mütevatirdir.” demiştir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338)
Kısaca açıkladığımız bu bilgiler ışığında akla gelen ilk soru ise, “Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar gelişinde kim olduğunun nasıl anlaşılacağı ve onun hangi özelliklerinden tanınabileceği”dir.
Hz. İsa’yı Kimler Tanıyabilecektir?
Bu konuda başvurulabilecek en güvenilir kaynak Kuran’dır. Kuran’ın pek çok ayetinde peygamberler ve salih müminler ile ilgili açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Kuran ayetlerinde Üstelik müminlere ait özellikleri tek tek tespit etmek de imkan dahilindedir.
Bununla bağlantılı olarak Hz. İsa’nın üstün iman özellikleri, Kuran incelenerek öğrenilebilir. Dolayısıyla Kuran’a uyan samimi müminler onda gördükleri bu üstün özellikleri değerlendirip, onu tanıyabilirler. Ancak bu noktada unutulmamalıdır ki, Hz. İsa’yı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu konu ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:
“Hz. İsa (A.S) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. onun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır.” (Mektubat, s. 54)
Yukarıdaki sözünde görüldüğü gibi, Bediüzzaman da Hz. İsa’nın yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda ancak yakın çevresinin onu tanıyabileceğini bildirmiştir. Yakınında bulunan bu insanların onu tanımasının ise ancak ‘imanın nuru’ ile olabileceğini belirtmiştir. Burada ‘imanın nuru’ ile ne kastedildiğine değinmek gerekir. ‘İmanın nuru’ Allah’ın varlığına, birliğine inanan ve Kuran’a uyan insanlara Rabbimiz’in verdiği bir anlayıştır. Müminler Allah’ın verdiği bu anlayışla, olayları çok açık olarak değerlendirebilir, birçok konunun karmaşık gibi görünen noktalarını rahatça kavrayabilirler. Kuran’da bildirildiği gibi müminler, çevrelerindeki her şey üzerinde derin düşünen, dolayısıyla olaylardaki detayları Kuran ahlakına göre değerlendiren insanlardır. Nitekim bir ayette Allah, samimi kalple iman edip her olayın inceliğini ve derinliğini kavramaya çalışan, gördükleri detaylarda kendilerini yaratan Allah’ın büyüklüğünü, gücünü kavrayarak Kendisinden korkanlara ‘doğruyu yanlıştan ayırma’ konusunda anlayış vereceğini bildirmiştir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29)
Bu ayet doğrultusunda düşünüldüğünde, Hz. İsa’yı yeryüzüne dönüşünde tanıyıp ona itaat edecek olanların da, Allah’a ve Kuran’a iman eden, her olayı derinlemesine düşünüp kavramaya çalışan insanlar olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde konuya şöyle dikkat çeker:
“Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez.” (Şualar, s.487)
Dünya Üzerinde Hiçbir Akrabası, Tanıyanı, Ailesi Olmamasıyla Tanınacaktır
Hz. İsa Kuran’da bildirilen peygamber özelliklerinin yanı sıra başka özelliklerle de tanınabilecektir. Şüphesiz bunlardan en önemlisi, Hz. İsa’nın dünyada bir ailesinin, hiçbir akrabasının, eskiden tanıdığı tek bir kişinin olmamasıdır.
Hz. İsa yeniden yeryüzüne geldiğinde çevresinde kendisini tanıyan hiç kimse olmayacaktır. Onun fiziksel özelliklerini, simasını ya da ses tonunu bilen tek bir kişi dahi çıkmayacaktır. Dünya üzerinde tek bir kişi “ben onu daha önceden tanıyorum, filanca zaman görmüştüm, onun ailesi ve yakınları şu kimselerdir” gibi bir iddiada bulunamayacaktır. Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık olarak 2000 sene kadar önce yaşamış ve ölmüşlerdir. Annesi Hz. Meryem, Hz. Zekeriya, dönemin Yahudi önde gelenleri ve bizzat Hz. İsadan tebliğ almış olan insanlar vefat etmişlerdir. Dolayısıyla ikinci kez yeryüzüne gelişinde, onun doğumuna, çocukluğuna, gençliğine ve yetişkinliğine şahit olmuş tek bir kimse olmayacak ve onun hakkında hiç kimse hiçbir şey bilmeyecektir.
Hz. İsa Allah’ın “OL” emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra ise bilinen hiçbir akrabası olmaması çok doğaldır. Allah, Hz. İsa’nın bu durumunu Kuran’da Hz. Adem’in yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz, Allah Katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona “Ol” demesiyle o da hemen oluverdi.” (Al-i İmran Suresi, 59)
Ayette de bildirildiği gibi Allah Hz. Adem’e “Ol” demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa’nın ilk yaratılışı da Allah ‘ın “Ol” demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem’in anne ve babası yoktur, Hz. İsa’nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan yeryüzünde bulunacaktır.
Kuşkusuz bu sayede Hz. İsanın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerin ise yalanları kolayca anlaşılabilecektir. Çünkü tüm çocukluğu insanlar arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın Hz. İsa olduğunu iddia etmesinin ne denli akıl dışı bir iddia olduğu açıktır.
Hz. İsa’yı Hangi Özellikleriyle Tanıyabiliriz?
Daha önce belirtildiği üzere, bu sorunun cevabını bulmak için Kuran ayetleri incelendiğinde görülen ilk işaret, ayetlerde anlatılan, peygamberlerin sahip oldukları ortak özellikler olacaktır. Öyleyse birtakım alametlerle kendini belli edip, dikkat çekecek olan Hz. İsa’yı tanımak için Kuran’da bildirilmiş olan bu peygamber özelliklerinin neler olduğunu incelemek gerekmektedir. Elbette peygamberlerle ilgili Kuran’dan çıkarılabilecek yüzlerce alamet vardır. Ancak bu bölümde dışarıdan bakan bir gözle değerlendirebilecek en belirgin özellikler ele alınacaktır.
1-Üstün Ahlak Özellikleri ile Diğer İnsanlardan Ayrılır
Allah’ın seçip gönderdiği her mübarek peygamber gibi, Hz. İsa da tüm üstün ahlak özelliklerini üzerinde taşır. Onu diğer insanlardan ayıran en belirgin fark, yaşadığı toplum içinde alışılmadık bir şekilde ortaya çıkan yüksek şahsiyetidir. Öyle ki halk arasında hiç rastlanmayan, insanların alışık olmadığı ve görür görmez etkilenecekleri ahlaki özelliklere sahiptir. Allah’a olan güveni ve imanı ile son derece kararlı, cesaretli, toplumun etkisi altında kalmayan, aksine herkesi etkileyen, güçlü bir insandır.
Allah, peygamberleri diğer insanlara göre üstün özelliklerle yarattığını yukarıdaki ayetlerde açıkça bildirmiştir. Bu konu ile ilgili Kuran’da geçen daha pek çok örnek vardır. Örneğin “…İbrahim (tek başına) bir ümmetti…” (Nahl Suresi, 120), “Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u hatırla…” (Sad Suresi, 45), “Ve gerçekten onlar, Bizim Katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.” (Sad Suresi, 47), “… Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah’a hamdolsun…” (Neml Suresi, 15) ayetlerinde bildirilen ifadeler, peygamberlere verilen üstünlüklerin bir bölümünü haber vermektedir. Hz. İsa da Allah’ın seçkin kıldığı peygamberlerdendir. Bir ayette şöyle buyurulur:
“İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah’ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa’ya apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs’le destekledik…” (Bakara Suresi, 253)
2- Peygamberlere Has Yüz İfadesi ile Tanınacaktır
Elçilerin üstünlüklerinin gerek bilgice, gerekse fiziksel özellikleriyle olduğu da Kuran’da bildirilir:
“…O (şöyle) demişti: “Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü artırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 247)
Bilgice, akılca, vücutça, ahlakça üstün kılınmış bir insan olarak Hz. İsa’nın yüzünde peygamberlere has bir ifade olacaktır. Sahip olduğu güçlü Allah korkusunun ve derin imanının nuru, yüzüne yansıyacaktır. Peygamberlere has olan nurlu ifade o derece açık olacaktır ki, onu görenler diğer insanlara kıyasla çok üstün bir insanla karşılaştıklarının farkına varacaklardır. Ancak unutmamak gerekir ki, elbette herkes bunu kabul etmeyebilir. Kimi insanlar içlerinde duyacakları haset ve kin sebebiyle, bu ahlaki üstünlüğü göz ardı edebilirler. İçten içe farkında olsalar da, kibirleri ve büyüklük tutkuları nedeniyle anlamazlıktan gelebilirler. Yalnızca imanında samimi olanlar, bu üstünlüğü görüp gereği gibi takdir edebileceklerdir.
Allah, Hz. İsa’nın hem dünyada hem de ahirette “… seçkin, onurlu, saygın ve Allah’a yakın kılınanlardan…” (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu bildirmiştir. Kuran ahlakının bir tecellisi olarak tüm peygamberler gibi Hz. İsa da çevresindeki insanlar arasında saygınlığıyla, seçkin ve onurlu oluşuyla tanınacaktır.
3-Hikmet ve Hitabet Gücü Çok Yüksektir
“Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir…” (Enam Suresi, 89)
Allah, çeşitli kavimlere tebliğ yapmaları, onları uyarıp korkutmaları için gönderdiği peygamberlerini aynı zamanda hikmet sahibi de kılmıştır. Hikmetli bir anlatım, isabetli konuşmalar, doğruya davet edici ve kötülükten menedici tavırlar tüm peygamberlerin ortak özellikleridir. Nitekim Kuran’ın daha pek çok ayetinde tek tek peygamberlere verilen hikmete de dikkat çekilir. Örneğin, Hz. Davud için “… ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.” (Sad Suresi, 20); Hz. Yahya için, “… daha çocuk iken ona hikmet verdik.” (Meryem Suresi, 12); Hz. Musa için, “O, erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir ‘hüküm ve hikmet’ ve ilim verdik…” (Kasas Suresi,14); Hz. Lokman için, “Andolsun, Lokman’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik…” (Lokman Suresi, 12); Hz. İbrahim için, “… Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik…” (Nisa Suresi, 54) diye bildirilmiştir.
Allah, “Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir…” (Bakara Suresi, 269) ayetiyle, tüm peygamberlerin hikmet verilerek ödüllendirildiğini bildirmiştir.
Hz. İsa’nın Allah’ın bir elçisi olarak hikmetle ödüllendirildiğine ve bunu kendi kavmine de bildirdiğine Kuran’da şöyle dikkat çekilmiştir:
“Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu’l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğrettim…” (Maide Suresi, 110)
Bu ayetler doğrultusunda Hz. İsa’yı tanımak için bir başka işaretin de, onun yapacağı “hikmetli, isabetli ve çok etkili konuşmalar” olduğu anlaşılmaktadır. Diğer tüm konularda olduğu gibi hikmetli konuşma da, peygamberlere has çok dikkat çekici bir özelliktir. Kuran’ı kendilerine rehber edinmiş olan müminler, Hz. İsa’nın konuşmalarının diğer bir ayette de belirtildiği gibi “özü kapsayan bir bilgi” (Kehf Suresi, 91) içerdiğini ve bunun ancak Allah’ın seçtiği elçilere has olduğunu anlarlar.
Gösterdiği üstün akıl, yaptığı kusursuz teşhisler, getirdiği çözümler her zaman çok isabetli olup Allah’tan özel olarak verilmiş bir hikmetin en açık alametlerini oluşturacaktır. Böylece üstün şahsiyeti ve aklı açıkça göze çarpacaktır.
4-Çok Güvenilirdir
Kuran’da bildirildiği üzere her elçi gönderildiği topluluğa ilk olarak “Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim” (Şuara Suresi, 107) ifadesiyle söze başlayarak kendisini tanıtmıştır. Peygamberlerin bu güvenilirlikleri, Allah’ın emirlerine, bildirdiği din ahlakına eksiksizce uymalarından kaynaklanır. Hiçbir durumda doğru yolun, İslam ahlakının dışına çıkmazlar. Yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak istemelerinden dolayı kimseye boyun eğmezler. Kuran’da hemen hemen tüm peygamberlerin bu özelliklerini ön plana çıkardıkları haber verilmektedir. Örneğin, Hz. Musa’nın kendisini kavmine tanıtması Kuran’da şöyle haber verilmektedir:
“Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun’un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; “Allah’ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim” (demişti).” (Duhan Suresi, 17
Ancak kavimleri elçilerin bu önemli özelliklerini her zaman takdir edememişlerdir. Hatta çoğu zaman elçilerle ilgili yanlış zanları olmuştur. Çünkü kendi cahiliye sistemlerini terk edip onların davet ettiği hak dine uymak istememişlerdir. Ancak aradan belli bir zaman geçtikten sonra elçilerin en güvenilir insanlar oldukları kavim içinde de kabul görmüştür.
Kuran’da bildirilen peygamberlerin bu özellikleri kuşkusuz Allah’ın bir elçisi olarak Hz. İsa’da da görülecektir. Hz. İsa dünyaya ikinci gelişinde, Allah’ın değişmez bir kanunu olarak halk arasında güvenilirliği ile dikkat çekecektir. Allah, diğer tüm elçilerine olduğu gibi, Hz. İsa’ya da yardım edecek ve onun ne kadar emin bir insan olduğunu zamanı geldiğinde insanlara gösterecektir.
5-Allah’ın Koruması Altında Olacaktır
Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Allah her zaman elçilerini diğer insanlardan üstün kılmıştır. Tarih boyunca gönderilen her peygamber, Allah’ın yardımıyla düşmanlarına karşı üstünlük kazanmış, onların kurdukları tuzaklardan korunmuştur. Aldıkları her karar, uyguladıkları her yöntem hep hayırla ve başarıyla sonuçlanmış, Rabbimiz onları her durumda desteklemiştir.
Dolayısıyla Allah’ın elçisi Hz. İsa’yı bekleyen müminler için yol gösterici bir başka işaret de onun her işinin başarı ile sonuçlanması olacaktır. Öyle ki aldığı her karar, uyguladığı her yöntem kendisi ve etrafındaki müminler için hayırlı sonuç verecektir. Hatta ilk bakışta olumsuz gibi görünen olaylar dahi bir süre sonra olumlu hale gelecektir. Hz. İsa’nın aldığı tüm kararların en doğrusu, en akılcısı olduğunu bu olaylar ispat edecektir. Çünkü Allah Kuran’da elçilerinin her ne olursa olsun tüm zorluklara rağmen üstün geleceklerini, onları kesin olarak yardımıyla destekleyeceğini vadetmiştir.
Allah’ın bu vaadiyle yapmaya karar verdiği her işte Hz. İsa’nın elde edeceği başarı ve bereket, hem düşmanlarının, hem de yanındaki inananların dikkatini çekecek kadar açık olacaktır. Düşmanları da, bu durumun olağanüstülüğünü fark edecek ancak bunun Allah’tan gelen bir yardım olduğunu takdir edemeyeceklerdir. Her işinin başarılı olmasına, attığı her adımın doğru olmasına bir anlam veremeyeceklerdir. Çünkü onların amacı, ‘kendileri gibi bir beşer’ olarak gördükleri bu mübarek insana karşı üstün gelmektir. Ancak “Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; müminleri kurtarmamız Bizim üzerimize bir haktır.” (Yunus Suresi, 103) ayetinde de bildirildiği gibi, Allah bu konuda yaptıkları herşeyi sonuçsuz çıkaracak ve elçisine yardım edecektir. Ona kurulan tuzaklar, açılan savaşlar hiçbir zaman başarılı bir sonuca ulaşamayacaktır.
6-Yaptıkları İçin Karşılık Beklemeyecektir
Tüm elçilerin taşıdığı ortak bir özellik de, yaptıkları hiçbir şey için ücret beklememeleridir. Yaptıkları büyük hizmetler karşılığında bekledikleri tek şey Allah’ın rızasıdır. Çevrelerindeki hiç kimseden bir ücret, bir fayda talep etmezler. Nitekim Kuran’da da, tüm elçilerin bu özelliği üzerlerinde taşıdıkları ve bunu sözle de dile getirdikleri şöyle bildirilmektedir:
“Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni Yaratan’dan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?” (Hud Suresi, 51)
Elçilerin taşıdıkları bu üstün özellik, Hz. İsa’da da görülecektir. Allah’ın peygamberi olarak tüm insanları İslam dinine davet edecek, ancak yaptığı şeylerin karşılığında hiçbir maddi çıkar, bir ücret talebi olmayacaktır. Kuran’da bildirilen tüm elçiler gibi yaptığı her şeyin karşılığını Allah’tan bekleyecek ve bu özelliğiyle de gerek yakın çevresinde, gerekse içinde bulunduğu toplumda dikkat çekecektir.
Ancak şu nokta unutulmamalıdır ki, diğer konularda olduğu gibi bu konuda da onu ancak samimi iman sahipleri takdir edebilirler. İçinde bulunduğu toplum Hz. İsa’nın bu özelliğini fark etse bile, kimi düşmanları onu engellemek için diğer tüm peygamberlere yapıldığı gibi çeşitli iftiralarda bulunabilirler. Bu iftiraların arasında kuşkusuz onun “yaptıkları karşılığında bir çıkar sağlamaya çalıştığı, menfaat gözettiği” benzeri suçlamalar da olması muhtemeldir. Ancak Allah her konuda işinin hayırla sonuçlanmasına izin verdiği gibi, bu konuda da inkarcıların iftiralarının asılsızlığını tek tek ortaya çıkarır ve elçisine yardım eder.
7-Müminlere Karşı Şefkatli ve Merhametli Olacaktır
Peygamberlerde görülen en önemli özelliklerden biri de “merhamet ve şefkat”tir. Peygamberler her zaman yanlarındaki müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olmuşlar, onların dünyadaki ve ahiretteki durumlarını düzeltmek için çalışmışlardır. Hz. İsa’nın ahlakının en belirgin özelliklerinden biri de müminlere karşı olan bu şefkati ve merhameti olacaktır. Allah, gönderdiği elçilerde çok yoğun olarak görülen bu özelliği Kuran’da şöyle bildirmiştir:
“Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” (Tevbe Suresi, 128)
İşte Hz. İsa da bu ayette bildirildiği gibi çevresindeki müminlere karşı son derece “müşfik ve koruyucu” bir tavır içerisinde olacak ve bu benzersiz samimiyet ve candanlık onun Hz. İsa olduğunun en anlaşılır delillerinden birini oluşturacaktır.
Ahir Zaman Müjdesi
Yazı boyunca Kuran ayetleri ışığında, ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa’nın tanınmasını sağlayacak belli başlı özellikleri inceledik. Hiç şüphesiz Hz. İsa’nın tanınmasını sağlayacak, onun kutlu kişiliğinin ve icraatlerinin en önemli delillerinden biri de kendisi gibi ahir zamanda ortaya çıkacak olan Hz. Mehdi ile birlikte hareket etmesi olacaktır. Peygamberimiz (sav)in hadislerinde ve İslam alimlerinin eserlerinde bildirilen bu konu bir hadiste şu şekilde bildirilmektedir:
Ebu’l Hasen Muhammed b. El- Senceri’nin rivayetine göre;
“Haberler çoğaldı ve Hz. Mehdi’nin gelmesi ve onun Ehl-i Beyt’ten olmasına dair kainatın Efendisi’nden rivayetler artmıştır. Rivayetlerde Hz. Mehdi’nin gelip 7 yıl hükmedeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, Hz. İsa (as) ile beraber gelip Filistin diyarında Deccal’i yok etme hususunda Hz. İsa’ya yardım edeceği, Hz. İsa (as)’nın, arkasında olduğu halde bu millete namaz kıldıracağı uzunca kıssasında anlatılmaktadır.” (Ali b. Sultan Muhammed el-Kari el-Hanefi Risaletül Meşreb elverdi fi mezhebil Mehdi)
Bediüzzaman Said Nursi de Risale-i Nur Külliyatı’nda bu gerçeğe şu şekilde dikkat çekmiştir:
“Şahs-ı İsa Aleyhisselam’ın kılıncı ve maktul olan (yok edilen) şahs-ı Deccal’in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk (maddecilik) ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatini (Hristiyanlığın esaslarını) hakikat-i İslamiye ile mezcederek (katarak) o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta “Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir. Hazret-i Mehdi’ye namazda iktida eder (uyar), tabi olur.” Diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kuraniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine (Kuran esaslarının hakimiyetine) işaret eder.” (Şualar, s.493)
Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi Hz. İsa ve Hz. Mehdi Altın Çağa vesile olacak ortak fikri mücadeleleri ile, Deccal’i ortadan kaldıracak, din ahlakını tüm dünyaya yayacak ve tüm inananların huzuruna ve refahına vesile olacaklardır.
Ayrıca ahir zamanın ilk dönemlerinde yaşanan her türlü bozulma, kargaşa ve sıkıntı ortadan kalkacak, birbiri ardınca süregelen büyük felaketler, savaşlar, acılar bu iki kutlu şahsın ortak mücadeleleri ile son bulacaktır. İnkarcıların sebep olduğu birtakım felsefi sistemlerin neden olduğu dejenerasyon, manevi boşluk ve ahlaki bozulma yerini tüm inanan insanların asırlardır özlemini duydukları, Kuran ahlakının hakim olacağı Altınçağ denilen kutlu döneme bırakacaktır. Rabbimiz tüm insanları ahir zamanın büyük karmaşasından kurtaracak ve bolluğun, bereketin ve adaletin yaşanacağı bir nimete kavuşturacaktır. Yüce Allah yeryüzündeki nurunu elçileri vasıtasıyla tamamlayacağını ayetlerde şöyle müjdelemiştir:
“Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O, dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O’dur.” (Tevbe Suresi, 32-33)
Hz. İsanın Hilyesi (Fiziksel Özellikleri)
Çeşitli İslami kaynaklarda Hz. İsa’nın fiziksel özellikleri ile ilgili de pek çok hadis ve bilgi bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı şöyledir:
1 “Uzuna yakın orta boylu”
2 “Rengi kırmızı ile beyaza yakın”
3 “Üzerinde boyanmış iki elbise vardır.”
4 “O derece temiz ki kendisine ıslak dokunmadığı halde başı su damlatır gibidir.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.499) ) (Ebu Davud, Melahim,4324)
O kızıl, kıvırcık saçlı ve geniş göğüslüdür. O, salibi (haçı) kıracak, cizye usulünü kaldıracak, İslam’dan başka hiçbir dini kabul etmeyecek… Allah’tan başka hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ibadet edilmeyecek. Hazret-i Muhammed (sav)’in yolu üzere hüküm verecek, kendisi Peygamber olduğu halde Peygamber’e tabi olacak ve Muhammed (as)’ın ümmetinden olacak, Peygamber’in ümmeti ve sahabisi olacak. Çünkü o, onu Mi’rac gecesi görmüştür. Öyleyse sahabilerin en faziletlisi olacak.(İmam Suyuti, Kıyamet Alametleri, Ölüm ve Diriliş, s. 182)
Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa (as)’a kavuştum. (Peygamber onu tavsif ederek:) Bir de gördüm ki, O Şenüe kabilesi erkeklerinden biri gibi kara yağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zattır. İsa’ya da kavuştum (Peygamber onu da tavsif ederek: İsa, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi. (Sahih-i Müslim, 2/1053)
Ben bu gece kendimi rüyamda Kabe’de buldum. Ansızın esmer bir kişi gördüm. Sanki o esmer insanlardan en güzeli, başının saçı iki omuzu arasında sarkıyordu, (yeni) taranmış ve arınmıştı da başının saçı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin iki omuzuna koyarak Beyt’i tavaf ediyordu. (Orada bulunanlara) bu kimdir? diye sordum. Onlar: bu Meryem’in oğlu Mesih (İsa)’dır dediler. (Sahih-i Buhari, 9/177)
HZ. İSA NASIL TANINACAK? -2- (Hz. İsa’nın Faaliyetleri)
Yazımızın ilk bölümünde, yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa’nın tanınmasına vesile olacak fiziki ve manevi özelliklerini, Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleri ve İslam alimlerinin görüşleri doğrultusunda incelemiştik. Bu bölümde ise, yine Hz. İsa’nın geldiğinde tanınmasına vesile olacak alametlerinden bir diğerini, icraatlarını inceleyeceğiz.
İçinde yaşadığımız ahir zaman, tüm iman sahipleri için çok kutlu ve müjdeli bir dönemdir. Çünkü, Rabbimiz’in ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde iki bin yıl aradan sonra, ahir zamanda Hz. İsa’nın yeniden dünyaya gönderileceği müjdelenmiştir. Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişinde tanınmasını sağlayacak en önemli özelliklerinden biri ise icraatları olacaktır. Hz. İsa, hiçbir şekilde taklit edilmesi mümkün olmayan bu icraatlarını yerine getirerek, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi ile beraber dünyada Altınçağ’ın yaşanmaya başlanmasına vesile olacaktır. Hz. İsa, doğumuyla ve gösterdiği mucizeleri ile kutlu bir peygamberdir. Allah, Hz. İsa için özel bir kader belirlemiş ve bu kader doğrultusunda, inkar edenlerin Hz. İsa’yı öldürmek için kurdukları tuzaklarını bozmuştur. İnkar edenler, Kuran’da açıkça bildirildiği üzere, Hz. İsa’yı öldürememişler, ancak onlara bu durumun bir benzeri gösterilmiştir. (Nisa Suresi, 157) Allah Hz. İsa’yı, bilinen biyolojik anlamda canını almadan Kendi Katına yükseltmiştir ve Hz. İsa ikinci kez yeryüzüne gelecektir. Ancak Hz. İsa ikinci gelişi sırasında, aşağıda da açıklayacağımız gibi, önceleri çok az sayıda kişi tarafından tanınacak ve cemaati oldukça az kişiden oluşacaktır.
Hz. İsa İlk Geldiği Zamanlarda Çok Az Sayıda Kişi Tarafından Tanınabilecektir.
Gerek Hıristiyan gerekse Müslüman çevrelerde Hz. İsa’nın ikinci kez gelişi ile ilgili sahip olunan bazı yanlış kanaatler, olumsuz faaliyetler ve propaganda yöntemleri sonucunda, yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda Hz. İsa’yı tanıyabilecek insanların sayısı çok az olacaktır. Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, ahir zamanda gerçekleşecek olan bu durumu şöyle haber vermiştir:
“Hazret-i Îsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakiki Îsâ olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde (birdenbire ve açıkça) herkes onu tanımayacaktır.” (Mektubat, s. 60)
Bediüzzaman bir başka sözünde ise Hz. İsa’nın toplumun büyük kesimi tarafından tanınamayacağını şöyle açıklamıştır: “Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın nüzulü (inişi) dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın (iman ışığının) dikkatiyle bilinir; herkes bilemez.” (Şualar, s. 487)
Bediüzzaman’ın bu sözüne göre, Hz. İsa yeryüzüne ilk geldiği zaman, Hz. İsa olduğu bilinmeyecek, ancak daha sonra farkına varılacaktır. Talebeleri de onu ancak imanın nuru ile tanıyabileceklerdir. Bir başka deyişle toplumun geneli açıkça onun Hz. İsa olduğunu bilmeyecektir. Hatta tam tersine, insanların büyük çoğunluğu Deccal’in toplum üzerinde uygulayacağı çeşitli olumsuz telkin ve propaganda yöntemleri sonucunda, ona düşman olacak ve onu etkisiz hale getirebilmek için mücadele vereceklerdir.
Hz. İsa’nın Cemaatinin Sayısı Çok Az Olacaktır
Kuran’da, Hz. İsa’nın yeryüzüne ilk gelişinde kendisine tabi olanların sayısının oldukça az olduğuna işaret edilmiştir. Rivayetlerde de haber verildiğine göre, Hz. İsa’ya yalnızca az sayıdaki havarileri iman etmiş ve halktan da bu mübarek peygambere destek veren çok kimse olmamıştır. Bu durum Kuran’da şöyle haber verilmiştir:
“Ey iman edenler, Allah’ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa’nın havarilere: “Allah’a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?” demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: “Allah’ın yardımcıları bizleriz.” Böylece İsrailoğulları’ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik, onlar da üstün geldiler.” (Saff Suresi, 14)
Yeryüzüne ikinci kez gelişinde de, ilk zamanlarda Hz. İsa’ya inanıp, onu destekleyenlerin sayısı yine çok az olacaktır. Bediüzzaman bu durumu şöyle haber vermiştir:
“… ‘Deccal’ın fevkalâde büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa Aleyhisselâm ona nisbeten çok küçük bulunduğunu’ gösterir. Bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: İsa Aleyhisselâm’ı nur-u iman (imanın ışığı) ile tanıyan ve tâbi’ olan cemaat-ı ruhaniye-i mücahidinin (ruhani mücahidler cemaatinin) kemmiyeti (sayısı), Deccal’ın mektebce ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir (maksadındadır).” (Şualar, s. 495)
Yine bir başka sözünde Bediüzzaman şöyle söylemektedir:
“Hazret-i İsa (a.s.) Deccal ile mücadelesi zamanında, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudca o derece Deccal’ın heykeli Hazret-i İsa’dan büyüktür, diye meâlinde rivayet var. Demek Deccal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm’dan on, belki yirmi misli yüksek kametli (boylu) olmak lâzım gelir… Birinci Cihet: Din-i İsevi’nin hakikisini (Hıristiyanlığın gerçeğini) esas tutan İsevi ruhanilerin cemaati ve onlara karşı dinsizliği tervice (kabul ettirip geçerli kılmaya) başlayan cemaat tecessüm etseler (maddeleşip cisim haline gelseler), bir minare yüksekliğinde bir insanın yanında bir çocuk kadar da olamaz.” (Kastamonu Lahikası, s.75)
Bediüzzaman, bu sözlerinde Deccal’in elinde bulunduracağı maddi ve manevi güç gibi, çevresindeki insanların sayısının da çok fazla olacağını, Hz. İsa’nın cemaatinin ise Deccal’inkine kıyasla çok az sayıda kişiden oluşacağını belirtmiştir.
Hz. İsa’nın toplumun büyük bir kesimi tarafından tanınamamasında, Deccal’in elinde bulundurduğu bu geniş kitle ve imkanlarla yürüteceği olumsuz propagandanın büyük etkisi olacaktır. (En doğrusunu Allah bilir).
Hz. Mehdi’nin Ortaya Çıkışı Hz. İsa’nın Gelişinin Habercisi Olacaktır
Hz. İsa’nın ikinci kez gelişinin habercisi olacak önemli olaylardan biri de, ahir zamanın diğer kutlu şahsı olan Hz. Mehdi’nin zuhuru olacaktır. Bediüzzaman’ın eserlerinde vurguladığı üzere Hz. Mehdi zuhur ettiğinde görevlerini üç ayrı safhada yerine getirecektir. Hz. İsa’nın ikinci kez yeryüzüne gelişi, Allah’ın izniyle Hz. Mehdi’nin görevlerini yerine getirdiği üçüncü safhada gerçekleşecektir. Bu dönemde Hz. Mehdi Peygamberimiz (sav)’in halifesi yani İslam aleminin manevi lideri sıfatıyla dünya çapındaki tüm Müslümanlar arasında İslam Birliği’ni sağlamış olacak ve lider konumunda olacaktır. Hz. İsa geldiğinde, Hz. Mehdi’nin bu durumunda bir değişiklik olmayacak, Hz. İsa da Hz. Mehdi’ye yardımcı olacaktır. Bu gerçek bir hadiste şöyle haber verilmiştir:
İmamları salih bir insan olan Mehdi olduğu halde, Beytü’l Makdis’e sığınırlar. Orada imamları kendilerine sabah namazını kıldırmak için öne geçtiği bir sırada, bir de bakarlar ki, Meryem oğlu İsa sabah vaktinde inmiştir. Mehdi, Hz. İsa’yı öne geçirmek için arkaya çekilir. Hz. İsa onun omuz-larına elini koyar ve ona der ki, “Geç öne namazı kıldır. Zira kamet (farz namazı kılmak için okunan ezan; namaza başlama işareti) senin için getirilmiştir.”… (Ebu Rafi’den rivayet edilmiştir; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 495-496)
HZ. İSA’NIN TANINMASINA VESİLE OLACAK İCRAATLARI
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kuran ayetlerinde Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişi çeşitli alametlerle bizlere müjdelenmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in de “…Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek…” (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192) hadisinde olduğu gibi birçok hadiste ve İslam alimlerinin açıklamalarında, Hz. İsa’nın geldiğinde yapacağı icraatlar ve o dönemin özellikleri çeşitli örneklerle anlatılmaktadır. Onun tanınmasına vesile olacak bu alametleri şu şekilde maddeleyebiliriz :
1- Hz. İsa Yeni Bir Din Getirmeyecek, İslamiyet’e Tabi Olacaktır
Hıristiyanlar da tıpkı Müslümanlar gibi, Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne gelişini beklemektedirler. Ancak Hz. İsa geldiğinde, Hıristiyanlar arasındaki bazı sapkın inanışları ve tahrif edilmiş batıl uygulamaları ortadan kaldırdıktan sonra, tüm insanları Kuran’da bildirilen gerçek din ahlakına davet edecektir. Onun döneminde İsevilik, gerçek din olan İslamiyet ile birleşecek, manevi olarak Hıristiyanlık İslamiyet’e dönecektir.
Hıristiyanlara kendi peygamberlerinin teslis inancının sapkınlığını, Allah’tan başka İlah olmadığını, kimsenin bir başkasının günahını yüklenmesinin mümkün olmadığını, hak kitabın Kuran-ı Kerim olduğunu anlatması Hıristiyan dünyası üzerinde büyük bir etki oluşturacaktır. Hz. İsa ile birlikte insanlar kitleler halinde şirkten ve sapkın inanışlardan kurtulacak, Allah’ın izniyle akın akın İslam ahlakına yöneleceklerdir.
Peygamberimiz (sav)’in konu ile ilgili hadislerinden bazıları şöyledir:
“(Hz.İsa) Kırk (40) yıl Allah’ın Kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.” (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 92)
“Hz. İsa Ümmeti Muhammed’e peygamber olarak değil; Şeriat-ı Muhammediyyeyi (İslamiyet’in esaslarını) tatbik etmek için gelecektir, demektedir.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 68)
“Onunla (Hz.İsa ile) benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacaktır. İnsanlarla İslam için mücadele edecektir. Mesihu’d-Deccal’i yok edecektir, sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını Müslümanlar kılacaklardır.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Tırmizi, Büyük Hadis Külliyatı, Rudani, 5.cilt, s.380)
Bediüzzaman Said Nursi de, ateizm ve materyalizm gibi dinsiz ideolojilerin hakim olduğu bir dönemde Hz. İsa’nın yeniden dünyaya döneceğini müjdelemektedir. Bediüzzaman’ın aşağıdaki sözlerinde haber verdiği gibi, Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelişinde Kuran’la hükmedecek, Kuran’a tabi olacaktır. Hıristiyanlık ile Müslümanlık birleşerek dinsizlik akımına karşı Kuran ahlakı ile üstün geleceklerdir. Risale-i Nur’da bu konuyla ilgili aktarılanlar şöyledir:
“Ahir zamanda Hazret-i İsa (as) gelecek, Şeriat-ı Muhammediye (ASM) ile amel edecek mealindeki hadisin sırrı şudur ki: Ahir zamanda felsefe-i tabiiyenin (tabiat felsefesi) verdiği cereyan-ı küfriye (inkarcı hareket) ve inkâr-ı uluhiyete (Allah’ı inkara) karşı İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd edip (hurafelerden temizlenip) İslâmiyete inkılab edeceği (geçeceği) bir sırada, nasıl ki İsevilik şahs-ı manevisi, vahy-i semavi kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevisini yok eder; öyle de Hazret-i İsa (as), İsevilik şahs-ı manevisini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı manevisini temsil eden Deccal’ı yok eder.. yani inkâr-ı uluhiyet fikrini yok edecek.” (Mektubat, s. 6)
“…İsevilik dini tasaffi ederek (arınarak) ve hurafattan tecerrüd (hurafelerden temizlenip) edip İslâmiyet’e inkılab edeceği (İslamiyet’i kabul edeceği)…” Bediüzzaman bu hikmetli açıklamasında Hz. İsa’nın İslam ahlakının gereklerine göre hareket edeceği yönündeki hadisi tefsir etmektedir. Hz. İsa’nın mücadelesi, çeşitli hurafeler ve geleneklerle özünden uzaklaşan Hıristiyanlığın özüne dönmesi ile başlayacaktır. Hz. İsa Hıristiyanlığı tüm batıl hurafelerden temizleyecek ve hak din olan İslam ahlakını esas alacaktır.
2- Hz. İsa, Hz. Mehdi İle Birlikte İslam Ahlakını Tüm Dünyaya Hakim Kılacaktır
Hz. İsa geldiğinde Hz. Mehdi ile birlikte, yaşadıkları tüm zorluklara; sayılarının çok az olmasına, kendilerine yardımcı olunmamasına ve hatta onlara karşı olumsuz faaliyetler yürütülmesine rağmen, Allah’ın izniyle gerçek İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacaktır. Dünya, bu mübarek şahıslar gelmeden önce nasıl zulüm ve haksızlıkla doluysa, onlar geldikten sonra, Rabbimiz’in izniyle, adalet, barış, güvenlik ve bereketle dolacaktır. Hz. İsa’nın ikinci kez gelişiyle İslam ahlakının hakim olacağı bir hadiste şöyle bildirilmiştir:
“İslamdan başka (hiçbir dini) kabul etmeyecek… Din müçtehid (yol gösteren) olacak… Allah’tan başka hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ibadet edilmeyecek..”. (Ruhu’l Meani, 7/60)
“Canım, Kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Meryem oğlunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O gelince haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, mal o derece çoğalacak ki kimse onu kabul etmeyecektir.” (Sünen-i Tirmizi, Fiten. 2233, İbn-i Mace, Fiten 33, Müslüm Fiten 23)
İman Edenler Deccal’in Fitnesinden Hz. İsa ve Hz. Mehdi Vesilesiyle Korunacaklardır
“Yalancı, hilekar, zihinlerde ve gönüllerde iyi ile kötüyü, hak ile batılı karıştıran, bir şeyi yaldızlayıp gerçek yüzünü gizleyen, her yeri dolaşan kötü ve uğursuz kişi” gibi anlamlara gelen Deccal kavramı, ahir zamanda ortaya çıkacağı bildirilen, her türlü kötülüğün ve fitnenin kaynağı ve temsilcisi olan kişi olarak tarif edilir.
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in özellikleri detaylı olarak haber verilmiştir. Buna göre, Deccal insanları doğru yoldan saptıracak; iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterecek; kendisine uyanları sözde nimetlerle aldatırken, kendisine uymayanlara ise baskı uygulayıp zor kullanacak; yeryüzünde karışıklık çıkaracak, çatışmayı körükleyecek; din ahlakına karşı olacak ve insanları din ahlakından uzaklaştırmak için faaliyet gösterecektir. Deccal’in yeryüzünde olduğu dönem, samimi olarak iman edenlerin pek çok sıkıntı ve zorlukla karşılaşacakları, insanların büyük çoğunluğunun din ahlakından uzaklaştıkları bir dönem olacaktır.
Ancak Hz. İsa’nın gelişi ve Hz. Mehdi’nin zuhuru ile tüm bu sıkıntı ve karışıklıklarla dolu dönem son bulacaktır. Çünkü hadislerde, Deccal’in fitnesinin ancak bu iki kutlu şahsın faaliyetleri ile ortadan kaldırılacağı, Deccal’in Hz. İsa’yı gördüğünde “tuzun suda erimesi gibi” yok olacağı müjdelenmiştir. Hz. İsa’nın Deccal’i ortadan kaldıracağını bildiren hadislerden biri şöyledir:
“Allah’ın düşmanı (Deccal) onu gördüğünde tuzun suda erimesi gibi eriyecektir. Onu bıraksa da kendiliğinden helak oluncaya kadar eriyecekse de, Allah Deccal’i, Hz. İsa’nın eliyle yok edecektir…” (Müslim, Fiten: 9, No. 2897, 4/2221) Peygamberimiz (sav)’in bir diğer hadisinde Hz. İsa’nın Deccal’in fitnesini Hz. Mehdi ile birlikte yok edeceği ise şöyle bildirilmiştir:
“Mehdi, İsa ile beraber çıkacak, Filistin topraklarında Bab-ı Lüd’de Deccal’i yok edecek, Mehdi’nin Deccal’i yok etmesine yardım edecektir.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 105; Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 127)
Sahabelerin ve Sonraki Neslin Hz. İsa’nın Gelişiyle İlgili Açıklamaları
Sahabeler, Peygamberimiz (sav)’in yanında olma şerefine erişmiş, bizzat bu mübarek insan tarafından İslam ahlakıyla yetiştirilmiş çok değerli müminlerdir. Sahabelerin Hz. İsa ile ilgili ayetler hakkında yaptıkları açıklamalar, Hz. Muhammed (sav)’in bu konuda onlara öğretmiş olduğu bilgiler ışığındadır. Sahabelerin bu açıklamaları incelendiğinde, Hz. İsa’nın ölmediğine ve yeniden dünyaya geleceğine inandıkları görülür.
İbn Zeyd, Al-i İmran Suresi’nin 46. ayetiyle ilgili olarak, “Hz. İsa beşikte iken insanlarla konuştu. Deccal’i yok edeceğinde ‘kehl’ halinde iken de insanlarla konuşacaktır.” demiştir. 1
‘Kehl’ sözcüğü, “otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse” anlamına gelir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla “35 yaş sonrası döneme işaret ediyor” şeklinde çevrilmektedir. Bilindiği üzere Hz. İsa’nın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında Allah Katına alındığı kabul edilmektedir. İslam alimleri, Hz. İsa’nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa’nın nüzulüne (yeniden yeryüzüne gelişine) dair bir delil olduğunu söylemektedirler. (Faslu’l-Makal fi Ref’I İsa Hayyen ve Nüzulihi ve Katlihi’d-Deccal, s. 20)
Abdullah bin Abbas Nisa Suresi’nin 159. ayeti hakkında şunları söylemiştir; “Bu ayet, Meryem oğlu İsa’nın ortaya çıkışına delildir… Bütün Ehl-i Kitap Hz. İsa’nın ölümünden önce ona iman edecektir.” 2
Muhammed bin Ali Ebi Talip (İbnü’l Haneffiye diye de tanınır), Nisa Suresi’nin 159. ayetini şu şekilde açıklamıştır: “… O kıyamet kopmadan önce inecektir. Bütün Yahudi ve Hıristiyanlar ona iman edeceklerdir.” 3
Katade, Nisa Suresi’nin 159. ayetini şöyle açıklamıştır: “Hz. İsa indiği zaman bütün insanlar ona iman edecek ve o kıyamet gününde de onlara şahit olacaktır.”4 Katade, Zuhruf Suresi’nin 61. ayetini ise, “Hz. İsa’nın nüzulu, kıyamet için bir işarettir” sözleriyle açıklamaktadır.5
Ebi Malik el Gıfari ise Nisa Suresi’nin 159. ayetini, “Meryem oğlu İsa’nın yeryüzüne inmesi anında Ehl-i Kitap’ın hepsi ona iman edeceklerdir” diyerek açıklamıştır.6
Hasan Basri ise Hz. İsa’nın Allah Katında diri oluşu ve yeniden gelişi ile ilgili olarak; “Allah’a yemin ederim ki, Hz. İsa şu anda Allah Katında diridir, o indiği zaman herkes ona iman edecektir” açıklamasında bulunmuştur. Hasan Basri Nisa Suresi’nin 159. ayetini açıklarken ise şöyle demiştir: “Allah Hz. İsa’yı Kendisi’ne ref etmiştir (yükseltmiştir). Kıyamet gününden önce onu bir makam sahibi olarak gönderecektir. İyi ve kötülerin hepsi ona inanacaklardır.”7 Hasan Basri’nin Zuhruf Suresi’nin 61. ayeti ile ilgili yaptığı açıklama da benzer şekildedir. Ayetin manasının Hz. İsa’nın yeniden gelişi olduğunu söylemektedir.8
İbn Abbas da konuyla ilgili olarak, “Allah, Zuhruf Suresi’nin 61. ayetinde Hz. İsa’nın kıyametten önce ortaya çıkacağına işaret etmektedir.” açıklamasını yapmıştır.9
Hz. İsa’nın Görkemli Gelişi için Şevkle, Heyecanla ve Coşkuyla Hazırlık Yapmak
Hz. İsa’nın gelişi ve bu kıymetli peygamberi görebilmek, tüm insanlık için çok büyük bir nimet, Rabbimiz’den çok büyük bir lütuftur. Hz. İsa geldiğinde tertemiz ve nurlu yüzüyle, hikmetli, akıllı ve isabetli konuşmalarıyla hemen dikkati çekecek; dünyadaki herkes hayatında ilk kez en yüksek insani vasıflara sahip bir şahıs olan mübarek bir peygamber görecektir. Onun doğumu, hayatı, Allah Katına alınışı ve yeryüzüne ikinci kez gelişi gibi, bu gelişten sonraki hayatı da Allah’ın izniyle mucizelerle dolu olacaktır. Tüm insanlar onun üstün ahlakına ve benzersiz aklına hayran olacaklardır. Onun söylediği her söz, her hareket hikmetli, aldığı her karar Allah’ın ilhamı ile isabetli olacaktır.
Tüm iman edenler gibi bizim de temennimiz, Rabbimiz’in bizi Hz. İsa’yla karşılaşma şerefine eriştirmesi ve onun gelişinden önceki bu dönemde, mübarek misafirimizi karşılamak için en güzel hazırlığı yapmamızı bize nasip etmesidir.
Bediüzzaman Said Nursi Müslümanları Hz. İsa’nın Gelişi ile Müjdelemiştir
Bediüzzaman eserlerinde, ahir zaman ve Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konularına çok geniş yer ayırmıştır. Said Nursi’nin yüzlerce sayfa ayırdığı bu açıklamaların bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Bediüzzaman, Hz. İsa’nın semavatta bedenen bulunduğunu ve bu haliyle yeryüzüne yeniden döneceğini bildirmiştir
Hakim-i Zülcelal (herşeye muktedir olan Yüce Allah), HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM’I, İSA DİNİNE AİT EN MÜHİM BİR HÜSN-Ü HATİMESİ (güzel neticesi) İÇİN, değil SEMA-İ DÜNYADA (gökler aleminde) CESEDİYLE (insani bedeniyle) BULUNAN VE HAYATTA OLAN HAZRET-İ İSA, belki ALEM-İ AHİRETİN (ahiret aleminin) EN UZAK KÖŞESİNE GİTSEYDİ VE HAKİKATEN ÖLSEYDİ, YİNE ŞÖYLE BİR NETİCE-İ AZÎME (büyük bir sonuç) İÇİN ONA YENİDEN CESED GİYDİRİP DÜNYAYA GÖNDERMEK, O HAKÎM’İN HİKMETİNDEN UZAK DEĞİL… belki O’nun hikmeti öyle iktiza ettiği için (gerektiği için) VA’DETMİŞ VE VA’DETTİĞİ İÇİN ELBETTE GÖNDERECEK. (Mektubat, 56-57)
Bediüzzaman, Hz. İsa’nın Deccal’i yok edeceğini bildirmiştir
…HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM, İSEVÎLİK ŞAHS-I MANEVÎSİNİ TEMSİL EDEREK DİNSİZLİĞİN ŞAHS-I MANEVÎSİNİ TEMSİL EDEN DECCAL’İ yok eder… (Mektubat, 6)
NOT: Bediüzzaman bu sözünde “HZ. İSA’NIN HIRİSTİYANLIĞIN ŞAHSI MANEVİSİNİ TEMSİL ETTİĞİNİ” belirtmektedir. Bediüzzaman, tarih boyunca gönderilmiş tüm elçiler ve peygamberler gibi, Hz. İsa’nın da onu destekleyen, ona inanan ve onu takip eden kimselerden oluşan bir şahsı manevisi olacağını bildirmektedir. Ancak Bediüzzaman “İSEVİLİK ŞAHSI MANEVİSİNİ TEMSİL EDEREK” sözleriyle, Allah’ın adetullahına (Allah’ın kanununa) uygun olarak “HZ. İSA’NIN DA BU ŞAHSI MANEVİNİN BAŞINDA BİZZAT BİR HİDAYET ÖNDERİ OLARAK BULUNACAĞINI” ifade etmektedir. Nitekim bir şahsı manevinin bir şahsı maneviyi temsil etmesi söz konusu değildir. Bir şahsı manevinin oluşabilmesi için, onun başında öncelikle “BİR ŞAHSIN” var olması gerekmektedir. Bediüzzaman da bu gerçeği vurgulayarak Hz. İsa’nın bir şahsı manevi olmadığını, kendi şahsı manevisinin başında bulunacağını ve onlara bizzat önderlik edeceğini açıklamaktadır.
Bediüzzaman, Hz. İsa’nın Hz. Mehdi’ye tabi olacağını ve onunla beraber İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacağını bildirmiştir
Hattâ, “HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM GELİR, HZ. MEHDİ’YE NAMAZDA İKTİDA EDER (uyar), TABİ OLUR.” diye rivayeti BU İTTİFAKA (birleşmeye) VE HAKİKAT-İ KUR’ANİYE’NİN METBUİYETİNE VE HAKİMİYETİNE (Kuran hakikatlerine uyulmasına ve tabi olunmasına) İŞARET EDER. (Şualar 493)
Hz. İsa ile İlgili Kütüb-i Sitte’de Yer Alan Bazı Hadisler
Kütüb-ü Sitte, altı meşhur hadis kitabından oluşan hadis külliyatının tümüne verilen addır. Bu altı kitapta Peygamber Efendimiz (sav)’den rivayet edilen hadislerin doğru oldukları, bütün ehl-i sünnet alimleri tarafından tasdik edilmiştir. Bu nedenledir ki Kütüb-ü Sitte, ehl-i sünnet itikadına göre Kuran-ı Kerim’den sonra gelen en önemli ikinci kaynaktır. Kütüb-i Sitte’de Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişi hakkında pek çok hadis rivayet edilmiştir. Beşeri kaynaklar içinde, yalnızca Kütüb-i Sitte’de yer alması dahi, bu konunun şüphe götürmeyen bir gerçek olduğunu ortaya koymaya yeterlidir. Kütüb-ü Sitte’deki Hz. İsa ve ahir zamanla ilgili hadislerin bazı örneklerine aşağıda yer veriyoruz:
Sahih-i Buhari
- …Said ibnu’l, Müseyyeb, Ebû Hureyre (ra)’den şöyle dediğini işitmiştir:
Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, muhakkak ileride Meryem oğlu İsâ sizin içinize adaletli bir hakem olarak inecektir. O zaman o, salibi kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, mal o kadar çoğalacak ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecek. Nihayet bir tek secde, dünyâ ve dünyadaki herşeyden daha hayırlı olacaktır.”
Sahih-i Müslim
- 247- (156)……….: Cabiru’bnu Abdillah (ra) şöyle demiştir:
Peygamber (sav)’den işittim, buyuruyordu ki: “Ümmetimden bir taife kıyamet gününe kadar hak üzerinde mukatele (mücadele) ederek muzaffer olmakta devam edecektir.” Nihayet Meryem oğlu İsa iner ve Müslümanların emiri ona: Gel, bize namaz kıldır, der. Bunun üzerine İsa: Hayır, Allah’ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir kısmınız diğer bir kısım üzerine emirlersiniz, der.
Sünen’i Tirmizi
- Ebû Hureyre (ra)’den rivayete göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
“Canım, Kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Meryem oğlunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O gelince haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, mal o derece çoğalacak ki kimse onu kabul etmeyecektir.”
- Mücemma b. Cariye el Ensari (ra)’den işittim şöyle diyordu: “Meryem oğlu İsa, Deccâl’i “Bab-ı Lûd” denilen yerde yok edecektir.”
Sünen’i İbni Mace
- “… Huzeyfe bin Esid Ebi Seriha (ra)’den; şöyle demiştir:
(Şu) on büyük alâmet vuku bulmadıkça kıyamet kopmayacaktır: Güneş’in batı tarafından doğması, Deccâl, Duhân, Dâbbe(tü’l-Arz), Ye’cûc ile Me’cûc, İsâ bin Meryem’in (gökten inip meydana) çıkması, biri Doğu’da, biri Batı’da ve biri Arap yarımadasında olmak üzere üç Hufûs (yâni arzın çökmesi) ve Ebyene’nin Aden memleketinin en uzak yerinden çıkıp insanları Mahşer (yerin)e sevkeden öyle bir ateş ki insanlar geceleyince o da onlarla beraber geceler ve insanlar öğle vakti uyuyunca o da onlarla beraber uyur.”
Bazı İslam Alimlerinin HZ. İsa ile ilgili Sözleri
İslam tarihi boyunca çeşitli dönemlerde yaşamış İslam alimleri de eserlerinde, Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konusunda geniş açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu açıklamaların bir bölümü şu şekildedir:
İmam-ı Rabbani
“Bir başka hadis-i şerifte ise, Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurdu:
“Ashab-ı Kehf, Hz. İsa’nın yardımcıları olacaklardır.” Hz. İsa (as), Hz. Mehdi zamanında yere inecektir. Hz. Mehdi, Deccal’in yok edilişinde Hz. İsa’ya (as) muvafakat eder. Onun saltanatı zamanında, Ramazan ayının on dördünde Güneş tutulacaktır; o ayın ilkinde ise Ay kararacak. Bunların oluşu, adetin ve müneccimlerin hesabı hilafına (ihtilafına sebep) olacaktır.” (Mektubat, c.2, 381. Mektup, s.1169-1171)
Muhammed B. Resul Al - Hüseyni El Berzenci
“Bilindiği gibi Hz. İsa (as) nazil olacak ve Deccal’i yok edecek. Şurası da bir gerçektir ki, Hz. İsa Hz. Mehdi’den hakimiyeti almayacak; çünkü liderler Kureyş’dendir. Madem insanlar arasında bu ikisi mevcut olacak, öyleyse Hz. İsa (as) onun Emiri değil de Veziri olacaktır. Bu sebepledir ki Hz. Mehdi’nin arkasında namaz kılacak ve ona tabi olacaktır.” (Kıyamet Alametleri, s. 185)
Şeyh Mansur Ali Nasıf
“Daha sonra da Deccal ortaya çıkacak, Hz. İsa inecek ve Deccal’i yok edecektir veya Hz. İsa ile Hz. Mehdi birlikte yardımlaşarak Deccal’i yok edeceklerdir.” Hz. Mehdi ile ilgili hadisleri sahabenin önde gelenlerinden ve hayırlılarından bir grup rivayet etmişlerdir. Yine muhaddislerin büyüklerinden Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Taberani, Ebu Ya’la, Bezzaz, İmam Ahmed b. Hanbel, Hakim (rd. hum ecmain) hazretleri tahric etmişlerdir.” (Ahmet Faruk, “Ka’be Baskını ve Mehdilik”, Vahdet Yayınevi, s. 21)
Kadızade
“…Pek çok fetihler ve ganimetlerle, bütün Müslümanları zengin etse gerekir. Hz. İsa ile cem olsa ve Hz. İsa, Deccal’ı yok etse ve zımmilerden cizyeyi kaldırıp ve İslam’a girenlerin imanlarını kabul etse gerekir.” (Kadızade, “Amentü Şerhi” (Sdş. M. Rahmi) s.358)
KAYNAKLAR:
- 1 (Pezdevi, Ehl-i Sünnet Akaidi, çev. Şerafettin Gölcük, İstanbul, 1998, s. 352;Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240)
- 2 (Nesefi, Akaid, İstanbul, 1310/1892, s. 193-194;Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240)
- 3 (Teftazani, Şerhu’l Akaidi’n Nesefiyye, İstanbul, 1310/1892, s. 193-194;Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240)
- 4 İbnü’l Arabi, Fususu’l Hikem, İstanbul, 1287, s. 63; Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240
- 5 age
- 6 İbnu Ebi’l İzz, Şerhu’l Akideti-t Tahaviyye, thk. Abdullah b. Abdi’l Muhsin, Beyrut, 1988, II, 402-414; Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240
- 7 Kari, Dav’ul Meali li Bed’il Emali, İstanbul, 1302, s. 22-23; Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240
- 8 Eşari, Makalat, s. 295; Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240
- 9 Beyazi, İşaratü’l Meram, s. 67; Sami Baybal, İbrahimi Dinlerde Mesih’in Dönüşü, Yediveren Kitap, Temmuz 2002, s. 238-240